“`html
2025 Yılı Sağlık Bütçesi Eleştirildi
(ANKARA) – Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Dr. Alpay Azap, Sağlık Bakanlığı’nın TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülen 2025 yılı bütçesi hakkında,”Maalesef karşılaştığımız sağlık bütçesi oldukça olumsuz. Bunun sağlık sektörü üzerinde kötü etkileri olacaktır. Ayrıca, kullanılacak kısıtlı kaynakların dağıtımına baktığımızda, mevcut sistemin daha da kötüleşeceğini açıkça görebiliyoruz. Bu bütçe, ‘Yenidoğan çeteleri’ gibi yeni sağlık sorunlarına kapı açma potansiyeline sahip. Bu nedenle kabul edilemez” şeklinde konuştu.
ATO Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mine Coşkun, Yönetim Kurulu Üyesi Alpertan Açar ve TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Alpay Azap, Sağlık Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçesi üzerine Ankara Tabip Odası (ATO) bünyesinde basın toplantısı düzenledi.
ATO Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun, şunları ifade etti:
“Sağlık Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu 2025 bütçe teklifi, kamu yararını gözetmekten uzak, tamamen ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’ ve neoliberal sağlık politikaları üzerine kurulmuş bir yapıya sahip. Yıllardır uygulanan sağlık modeli ve finansman sistemi, hekimlerin emeğine, kamu sağlığına ve kamu bütçesine önemli zararlar vermiştir, ancak hükümet ve Sağlık Bakanlığı, bu modeldeki ısrarını sürdürmektedir. Sağlık Bakanlığı’nın bütçeleme yaklaşımı, sorunların çözümüne yönelik değil, mevcut sorunları daha da derinleştirecek bir niteliğe sahiptir.
“Sağlık için ayrılan bütçe, resmi enflasyonun altında kalıyor”
14,7 trilyon lira olan Merkezi İdare Bütçesi’nin yalnızca yüzde 6,9’u sağlık hizmetlerine ayrılarak, Sağlık Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçesi 1 trilyon 20 milyar 317 milyon 291 bin lira olarak önerilmiştir. 2024 yılı bütçesiyle karşılaştırıldığında sağlığa yapılan yatırımların önemli bir artış göstermediği görülüyor. Geçen yıl, Merkezi İdare Bütçesi’nin yüzde 6,6’sı yani 732 milyar 562 milyon 378 bin lirası sağlığa ayrılmıştı. Sağlığa ayrılan kaynak resmi enflasyonun altında kalmakta ve yüzde 10’un bile altındadır. Sağlık harcamalarının GSYH içindeki oranı da azalmaktadır. 2002 yılında kamu ve özel sağlık harcamaları GSYH’nın yüzde 5,2’sini oluştururken, bu oran 2022’de yüzde 4’e düşmüştür. OECD üyesi ülkelerin ortalaması ise 9,2’dir; Türkiye ise en son sırada yer almaktadır.”
“Birinci basamak sağlık hizmetlerine yeterli kaynak ayrılmıyor”
Yönetim Kurulu Üyesi Açar, şu ifadeleri kullandı:
“Sağlık Bakanlığı’nın toplam bütçesinden koruyucu sağlık hizmetlerine 273 milyar 585 milyon 813 bin lira, tedavi edici sağlık hizmetlerine ise 733 milyar 273 milyon 977 bin lira ayrıldı.
2025 yılı bütçesinde tedavi edici sağlık hizmetlerine ayrılan kaynak yüzde 72 iken, yalnızca yüzde 28’i koruyucu sağlık hizmetlerine tahsis edilmiştir. Geçen yılın bütçesiyle kıyaslandığında birinci basamağa tahsis edilen kaynak 71 milyar lira artarken, tedavi edici sağlık hizmetlerine ayrılan kaynak 215 milyar lira yükselmiştir. Koruyucu sağlık hizmetleri, halk sağlığının temel direklerinden biridir ve sadece hasta tedavisi ile değil, hastalıklara yol açan risk faktörlerinin tespiti ve ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalara da odaklanmaktadır.
“Aile hekimlerinin çalışma koşulları kötüleşiyor”
Sağlık Bakanlığı, birinci basamak koruyucu sağlık hizmetleri sunan Aile Hekimliği ve Aile Sağlığı Merkezlerinin çalışanlarının haklarını iyileştirmek yerine, ‘Eziyet Yönetmeliği’ ile üzerlerindeki baskıyı artırmayı tercih etmektedir.
2023 yılına yönelik Aile Hekimliği Birimi başına düşmesi beklenen nüfus sayısı 2.700 olarak belirlenirken, bu sayı 3.065 olarak dikkate alınmıştır. Eğer benzer bir artış devam ederse, 2025 yılı için öngörülen 2.800 rakamı, en az 3.100 olarak gerçekleşecektir. Sağlık Bakanlığı, Aile Hekimliği Birimlerinin sayısını artırmadığı gibi, sanal Aile Sağlığı Merkezleri ile de bu sorunun üstesinden gelememektedir. Bu yaklaşım, sorunları köklü bir şekilde çözmek yerine daha derinleştirmek anlamına geliyor.
“Hekim başvuru sayılarındaki aşırı artış sistemin dengesini bozuyor”
ATO Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun, şunları ekledi:
Sağlık Bakanlığı, artan sağlık taleplerini kontrol altına almak yerine, 2025 yılında kişi başı hekime başvuru sayısını 11,9, 2026 yılında 12,2, 2027 yılında ise 12,6 olarak öngörmektedir.
Hekim başvuru sayısındaki olağanüstü artış, sistemi zorlamakta ve muayene sürelerini 5 dakikanın altına indirmekte, bazı alanlarda randevu sıkıntısı yaratmaktadır. Sağlık çalışanlarına daha fazla görev yükleyerek ve güvencesiz çalışma şartları ile bu sorunların üstesinden gelme çabası ise, yeni sorunları da beraberinde getirmektedir.
“Şehir Hastaneleri’ne ayrılan bütçe dikkat çekiyor”
Şehir hastanelerine ayrılan ödenek, Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 10’una tekabül etmekte ve 37 milyar 420 milyon 717 bin lira da hizmet alımı, 67 milyar 181 milyon 365 bin lira da kullanım bedeli olarak belirlenmiştir.
2024 yılı bütçesinde 57 milyar 554 milyon lira olarak öngörülen kullanım bedeli, yılın ilk altı ayında 33 milyar lirayı geçmiştir. Yüksek enflasyon ve diğer maliyet artışları göz önüne alındığında, 2025 yılı için benzer bir durumun yaşanması olasıdır. Kamu bütçesinin özel sektör çıkarlarına göre şekillendirilmesi, şehir hastanelerine ayrılan ödemeler ve kira bedelleri ile açıkça görülmektedir.
“Sağlık Bakanı’nın söylemleri durumu kurtarmıyor”
Yenidoğan kayıplarının yaşandığı olaydan sonra sağlık planlamasında özel sektörü daha da büyütmeyi hedefleyen tutum, suç üretmeye zemin hazırlamaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın ‘Türkiye’de Bebek Ölümleri Durum Raporu’na göre, yenidoğan yoğun bakım yataklarının yüzde 56’sı özel hastanelerin elindedir. Sağlık Bakanı suçluları yalnızca ‘çürük elma’ olarak tanımlasa da, sorunun kökeni sistemdeki çürüme ile bağlantılıdır.
Özel sektörün sağlık alanındaki payını artırmak adına kamu kaynakları, özel sektöre daha fazla aktarılmaktadır. 2002 yılında 774 kamu hastanesi, 50 üniversite hastanesi ve 271 özel hastane varken; 2023 yılı itibarıyla 933 kamu hastanesi, 68 üniversite hastanesi ve 565 özel hastane bulunmaktadır. Özel sektör, son 20 yıl içinde kamu sektörüne göre iki kat büyürken, sağlık sektörünün üçte birini kontrol etmektedir.
“2025 yılı bütçesi yetersiz kalmaya devam ediyor”
TTB Merkez Konseyi Başkanı Azap, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Halkın, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının menfaatine olumlu değişikliklerin olmasını umuyoruz. Bütçe Genel Kuruluna gittiğinde, TTB olarak hem halkı hem de sağlık kamuoyunu bilgilendireceğiz. Ancak şu anda Ankara Tabip Odası’nın açıkladığı verilerle, ne yazık ki kötü bir sağlık bütçesi ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim. Bu durum, sağlık alanında olumsuz sonuçlar doğuracaktır ve mevcut kaynakların kullanımı, işlemesi gereken sistemi daha da kötüleştirecektir. Bu bütçe, ‘yenidoğan çeteleri’ gibi sorunlara zemin hazırlayacak bir yapıya sahiptir ve bu nedenle kabul edilemez.”
“`