Fehmi Koru*
Bayramınız mübarek -kutlu- olsun
Yaş kemale erince ileriden çok geriye dönük değerlendirmeler zihni meşgul ediyor.
Geçmiş bayramları düşünüyorum.
Hemen her yaşta güzel günler de gördüm, güzel olmayan günler de…
İnişli-çıkışlı bir hayat…
Üzülmeli miyim? Sanmıyorum. Üzüntüler olmasaydı sevinçlerin tadını tadabilir miydim? Sevinç kadar kederin de olgunlaştırıcı özelliği var.
Son yıllar sisli yıllar. Sevinsem mi üzülsem mi bilemediğim günlerim oldu. Bazen herkes üzülürken ben sevindim, bazen de herkes sevindi ben ise kederlerdeydim.
Bugün bütün gazetelerde bir vesileyle haberini okuyacağınız bir olay son altı aydır zihnimi bütünüyle işgal ediyor: Gazze…
Hamas militanları 7 Ekim günü sınırları aşarak İsrail’de önüne çıkanları ya öldürdü ya da rehin aldı. Bu olayın künhüne vakıf olmaya kafa yorarken İsrail’den Gazze’ye topyekün bir savaş başlatıldı.
Gazze 2,5 milyon nüfusun yaşadığı küçükçe bir coğrafya. Oraya giren-çıkan her şey İsrail’in denetimi altında. “Gazze’den İsrail’e saldırı” diye sunulan haberlerde geçen saldırı silahları, genellikle ev yapımı şeyler…
İsrail ise dünyanın en yoğun silahlanmış ülkesi.
New York Times (NYT) gazetesinden dünkü bir haber: Barack Obama, başkanlığının son döneminde, İsrail’e on yılda toplam 38 milyar dolarlık silah yardımı sözü vermiş ve o söz yerine getirilmiş.
Joe Biden da, silah alınması için her yıl 3.3 milyar dolar ödüyormuş İsrail’e.
Hepsi de dünyanın en gelişmiş teknolojisi ürünü onca silah, tam altı aydır, Gazze’de yaşayanların üstüne yağıyor.
Ölenlerin sayısını sağlıklı biçimde tutmak bile imkansız. Herhalde 50 bine yaklaşmıştır. Saldırılarda ölenlerin büyük çoğunluğu, çocuk ve kadın…
Bu bilgiye sahip olmalarına rağmen, başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler, İsrail’e olan taahhütlerini -hatta artırarak- sürdürdüler.
Halkları Gazze’de olanlara ve ölen Filistinlilere acıdı, gençleri üniversitelerde, sıradan insanları meydanlarda Filistinliler ile dayanışma amaçlı etkinliklere katıldılar. Batılı devletler ise, İsrail’i eleştiren herhangi bir girişimde bulunmadılar.
Ta ki, açlıktan ölüm noktasına gelen Filistinlilere yemek servisi için Gazze’ye gelmiş ‘World Central Kitchen’ (Dünya Mutfağı) adlı yardım konvoyuna da ateş açılıp Batı ülkelerinden gelmiş yedi gönüllü ölene kadar…
Hatta o zamana kadar Birleşmiş Milletler’in Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu (United Nations Relief and Works Agency for Palestine Refugees in the Near East, UNRWA) uzman ve gönüllülerinden en az 100 kişi, İsrail ateşi altında hayatlarını kaybettiği halde, sessiz kalmayı sürdürmüştü Batılı devletler…
Dünya Mutfağı gönüllülerine saldırı ses getirdi.
Biden “Bu kadarı fazla” demeye ve yardımı kesme niyetinden söz etmeye başladı.
İngiltere Parlamentosu’nda muhalefet, Muhafazakar hükümeti İsrail’e yardımı durdurmaya zorlama çabası başlattı.
İsrail ilk defa özür diledi.
Türkiye’de de hükümet, Gazze savaşı altıncı ayını doldurduktan sonra, ilk defa, İsrail’e yapılan ihracata kısıtlama getirdi.
İhracatı durdurmadı Türkiye, bazı maddelere sınırlama getirdi yalnızca.
Oysa, altı ay boyunca TÜİK’in açıkladığı ihracat rakamlarına dayalı İsrail’e ihracat haberlerine “Yalan” açıklaması yapılmakta ve ihracatın bütününün Filistinlilere gönderildiği duyurulmaktaydı.
Haberler yalan idiyse neyi durdurdu Türkiye?
Filistinlilere yapılan ihracatı mı?
Türkiye neden sonra İsrail’e yapılan ihracata kısıtlama getirince, İsrail’den, “Biz de size karşı sert tedbirler alacağız” açıklaması geldi. Demek ki, gemilerle taşınan ihracat maddeleri İsrail için hayati önemdeymiş…
Ülkemizde Filistin’i dert edinenlerin İsrail’e ihracatın durdurulması için düzenledikleri eylemlere nasıl şiddetle, orantısız güç kullanılarak müdahale edildiğini, ters kelepçeli kadınlar sürüklenirken gördük ve üzüldük.
Altı ay boyunca üzüldüm, dün ihracata kısıtlama geldi diye sevinmeli miyim?
Galiba üzüntüm bu bayramda da -belki daha sonra da- devam edecek.
Bugün bayram. Herhalde şu birkaç günü üzülmeden geçirmenin bir yolunu bulmalıyım.
Sizler de bulmalısınız.
İyi bayramlar.
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.