CHP İşçi Sendikaları, STK ve Meslek Kuruluşlarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hasan Efe Uyar, bugün, parti genel merkezinde, çalışma yaşamındaki son gelişmeler ile ilgili basın toplantısı düzenledi. Uyar’ın açıklamaları şöyle:
“Dün 10 Ekim’di, Ankara Gar Katliamı’nın sekizinci yılıydı. Yaşamları boyunca, tavırlarını savaşa karşı barıştan faşizme karşı demokrasiden, sömürüye karşı emekten yana olanların katledildiği gündü. Onların hayal ettikleri ülkenin ve dünyanın inşa edilmesi sorumluluğuyla anılarıönünde saygıyla eğiliyorum. Bugün ise 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü. Eğitimsizliğin, açlığın ve istismarın kıskancında bir Dünya Kız Çocukları Günü. Kız çocuklarının hem bugünlerinin hem yarınlarının hiçbir şekilde fiziksel, psikolojik, cinsel şiddete maruz kalmadıkları; hiçbir şekilde ayrımcılığa, eşitsizliğe uğramadıkları bir düzenin mücadelesi ve umuduyla, İstanbul Sözleşmesi’nden yana olan tavrımızla 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü’nü kutluyorum.
“ERDOĞAN BİR DEFAYA MAHSUS 5 BİN TL’Yİ YANİ ASGARİ ÜCRETİN BİLE YARISINA DENK GELMEYEN İKRAMİYEYİ MÜJDE DİYE SUNDU”
Pazartesi günü AKP Genel Başkanı Erdoğan, emeklilerimize bir “müjde’de bulundu. Neydi bu müjde, daha doğrusu müjde miydi? Emeklilerimize bir defaya mahsus 5 bin TL tutarında ikramiye verilmesi. Gerçi açıklaması müjde miydi yoksa emeklilerimiz ile alay mı edildi, ne biz anlayabildik ne de milyonlarca emekli anladı. Erdoğan’ın müjdesinden her zamanki gibi hem ayrımcılık hem de sefalet çıktı. Erdoğan, bir defaya mahsus 5 bin TL’yi, yani asgari ücretin bile yarısına denk gelmeyen ikramiyeyi, “müjde” diye sundu. Bununla da yetinmeyip sefalet ikramiyesinden çalışmak zorunda bırakılan emeklileri de mahrum bıraktı. İkramiye adı altında verilen 5 bin TL’lik komedi ikramiyesinin zaten övülecek bir yanı yok. Sadece 1 kilo ete göre bir örnekleme yapalım: Geçtiğimiz yıl bu ikramiyeyle 38 kilo kırmızı et alınabilirken bu yıl sadece 16 kilo alınabiliyor.
“SİZİN ADALET ANLAYIŞINIZ TIPKI PARTİNİZİN İSMİN DE YAZAN ADALET GİBİ SADECE KÂĞIT ÜSTÜNDE YAZILI OLAN BİR KAVRAM”
Esas dikkat çekici husus, bu ikramiyeden emekli olup ama çalışma mecburiyetinde olan emeklilerimizin yararlanamayacak olması. Bu ülkede 8 milyon emekli ve hak sahibi, asgari ücretin altında aylık alıyor. Şimdi sizinle çarpıcı bir rakamı paylaşmak istiyorum. SGK’nın son verilerine göre, bu ülkede toplam 10 milyon 983 bin yaşlılık, yani emekli aylığı alan vatandaşımız var. Yine TÜİK çeyreklik iş gücü verilerine göre, ülkemizde emekli olduğu için iş gücüne katılmak istemediğini belirten 5 milyon 182 bin vatandaşımız var. Bu da demek oluyor ki geriye kalan 5 milyon 801 bin emeklimiz iş gücüne dahil olmak istiyor. Yani emekli aylığı evinin kirasına, faturasına, sofrasındaki bir dilim ekmeğine yetmediği için çalışmak istiyor. Çünkü eylül ayında ortalama açlık sınırı, en düşük emekli aylığının tam 5 bin 449 TL fazlası. Ve şimdi siz 5 bin TL ikramiye veriyorum diye müjde vereceksiniz ama 5 milyon 801 bin emeklimizi yani her iki emeklimizden birini ikramiye hakkından mahrum bırakacaksınız. Sizin adalet anlayışınız tıpkı partinizin ismin de yazan adalet gibi sadece kâğıt üstünde, sadece tabelada yazılı olan bir kavram.
“YILIN İLK 9 AYINDA, EMEKLİ AYLIĞI YETMEDİĞİ İÇİN ÇALIŞMAK ZORUNDA KALAN EMEKLİLERİMİZDEN 406’SINI İŞ CİNAYETLERİNDE KAYBETTİK”
Erdoğan, açıkça 5 milyon 801 bin emeklimizi bu ülkenin birer vatandaşı olarak görmüyor. Böyle adaletsizlik olur mu? Böyle ayrımcılık olur mu? Böyle vicdansızlık olur mu? Çarpıcı bir rakam daha paylaşmak istiyorum. Bu yılın ilk 9 ayında, emekli aylığı yetmediği için çalışmak zorunda kalan emeklilerimizden 406’sını iş cinayetlerinde kaybettik. Mehmet Naci Sözüner isimli yurttaşımız, 67 yaşındaydı. Kendisi, İzmir Bayraklı’da çalıştığı eğlence mekânında çıkan yangında dumandan etkilenerek hayatını kaybetti. Emekli öğretmendi, geçinmek için çalışmak zorunda bırakılmıştı. Yine geçtiğimiz ay Yılmaz Zafer isimli bir vatandaşımız, kendisi 64 yaşında ve emekli. İstanbul Kadıköy Bostancı’da inşaatın beşinci katında temizlik yaparken toprak zemine düşerek hayatını kaybetti. Yevmiyeli işçilik yapıyordu. Devam edelim; Arif Çınar isimli vatandaşımız, 73 yaşında, kendisi Çankırı’da bu yaşta çalışmak zorunda olduğu için, çalıştığı inşaatta iş cinayetinde yaşamını yitirdi. Bu ölüm, bu cinayet listesi uzayıp gider. Emekli olduğu halde çalışmak zorunda kalan ve iş cinayetine kurban giden yüzlerce, binlerce emeklimiz var. Ve şimdi siz kalkıp üstüne bir de emekli olan ama çalışan emeklilerimiz arasında ayrımcılık yapıyorsunuz. Bir kere dahi kendinize sordunuz mu, acaba ülkemizde her iki emekliden birinin çalışıyor olması ya da çalışmak için bir iş arıyor olmasının sebebi nedir diye? Emekli olduğu halde çalışırken binlerce emeklimiz neden iş cinayetlerine kurban gidiyor diye. Hiç sordunuz mu kendinize? Biz size cevabını verelim: Bunun tek sebebi sizsiniz, sizin düzeniniz, sizin iktidarınız.
“MEHMET ŞİMŞEK, KÂRINA KÂR KATAN BİR AVUÇ YANDAŞIN OLDUĞUNU BİLMESİNE RAĞMEN ENFLASYONUN SEBEBİ OLARAK EMEKÇİLERİ GÖSTERİYOR”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, emekçilerin aldığıücretlere kafayı takmış durumda. Asgari ücretlilerin, kamu emekçilerinin, kamu işçilerinin ve emeklilerimizin aldığıücretler, Sayın Bakan Mehmet Şimşek’i rahatsız ediyor. Bakın kendisi dün katıldığı bir televizyon programında aynen şu ifadeleri kullandı, yüksek ücret artışlarının yüksek enflasyona sebep olduğunu söyledi. Yeni Merkez Bankası yönetimi de 4 aylık faiz artışında her defasında enflasyonun sebebini ücretler olarak gösteriyor. Dört aydır devam eden politika faizleri artışının gerekçelerinden biri olarak her seferinde ücret artışı vurgusu yapılıyor. Merkez Bankası da çok iyi biliyor ki bu ifadeler, minareyi çalıp kılıfını uydurmaktır. Emeği ucuzlaştırmanın, değersizleştirmenin köşe taşlarını döşemektir. Şimşek, Merkez Bankası’ndan sonra kendisi de en nihayetinde ağzındaki baklayıçıkarmış durumda. Yani Şimşek şunu demek istiyor: ‘Önümüzde yerel seçim var. Ocak ayında da seçim öncesinde emekçilere, emeklilere son kez bir zam yapacağız ama bunun dışında 2028 yılına kadar size zam falan yok. Gerekirse sıfır zamla çalışacaksanız, çalışmaya razı olacaksınız.’ Mehmet Şimşek, iktidarın bile isteye hortlattığı enflasyonun farkında olmasına rağmen, bu yüksek enflasyon ortamında, kârına kâr katan bir avuç yandaşın olduğunu bilmesine rağmen enflasyonun sebebi olarak emekçileri gösteriyor. Pişkinliğin bu kadarı, pes doğrusu.
“SAYIN ŞİMŞEK, EMİN OLUN BU VATANDAŞLARIMIZIN KREDİYLE, KREDİ KARTIYLA ZENGİN OLMAK DİYE BİR DERTLERİ YOK”
Hatırlanacağıüzere Şimşek, ay içerisinde enflasyonla mücadeleye dahiyane bir çözüm bulmuştu. Şimşek’e göre vatandaşlar ne kadar aç kalırsa; evine ne kadar az ekmek, peynir, domates götürürse; eti, tavuğu, balığı sofrasına artık koymayı bırakıp market raflarından uzak kalırsa; çocuğunun isteklerini olabildiğince azaltırsa enflasyonun düşeceğini düşünüyor. Kendisi ne demişti: ‘Kredi kartı limitleri düşecek, taksit sayıları azalacak. Krediyle, kartla zenginlik olmaz.’ Sayın Şimşek, emin olun bu vatandaşlarımızın krediyle, kredi kartıyla zengin olmak diye bir dertleri yok. Asgari ücretliler, kamu emekçileri, emekliler krediye ve kredi kartına neden ihtiyaç duyuyor biliyor musunuz? Çünkü ücretleri artık beslenmelerine, barınmalarına, çocuklarının okul ihtiyaçlarını karşılamalarına yetmiyor. Yetmedikçe vatandaşlar artık günlük giderlerini karşılamak için kredi kartlarına sarılıyor.
“ŞİMŞEK DİYOR Kİ ‘HİÇBİR ŞEY SATIN ALMAYIN, ENFLASYON DA BÖYLECE DÜŞSÜN”
Yani Şimşek diyor ki: ‘Sizi KDV ile ÖTV ile bir güzel ezdik. Çarşıya, pazara sizi çıkaramaz hale getirdik. Ücretlerinizi de açlık ve yoksulluk sınırı altında eşitledik. Üstüne şimdi de kredi ve kredi kartı faizlerini arttırıyoruz ki artık hiçbir şey satın almayın, enflasyon da böylece düşsün.’ Mantık bu. ‘Domatesi tane ile alın. Peyniri gramla yiyin. Sıvı yağıçay bardağıyla satın alın. Ayakkabınız mı yırtıldı, gerekirse yamalayın, yenisini almayın. Çocuğunuz bir şey mi istedi, çocuğunuz oyalayın, satın almayın. O zaman enflasyon düşer’ diyor. ‘Üstüne bir de size sıfır zam verdik mi, değmeyin keyfimize. İşte biz o zaman enflasyonun belini kırarız’ diyorlar. ‘Açlığa daha fazla açlıkla karşılık verirsek enflasyon belasından ancak öyle kurtuluruz’ diyorlar.
“ENFLASYONUN SEBEBİ İNSANCA GEÇİNEBİLECEK BİR ÜCRET İÇİN AYLARDIR DİRENEN FEDAŞ ENERJİ İŞÇİLERİ Mİ, TRENDYOL DEPO İŞÇİLERİ Mİ, AGROBAY İŞÇİLERİ Mİ?”
Peki soralım: Enflasyonun sebebi, fiyatı aylık yüzde 18 artan ekmek mi, yoksa asgari ücretle geçinen milyonların ekmek alabilmesi için dahi daha fazla borçlanması mı? Enflasyonun sebebi, fiyatı yine bir ayda yüzde 16 artan yumurtayı alabilmek için daha fazla kredi kartı kullanmak zorunda kalan, aylık 7 bin 500 TL ile geçinen 8 milyon emekli mi? Bunun sebebi insanca geçinebilecek bir ücret için aylardır direnen Tunceli’deki AKSA FEDAŞ enerji işçileri mi? Yoksa Trendyol depo işçileri mi, maden işçileri mi, tekstil işçileri mi, Agrobay işçileri mi? Emekli aylığı ile geçinemeyen ve bunu için çalışmak zorunda kalan, çalışırken de iş cinayetinde yaşamını yitiren emeklilerimiz mi? Ya da ekonomiyi rayından çıkartan, enflasyonu hortlatan, çarşı pazarı kasıp kavuran, milyonları yoksulluğa itip yandaşı zengin yapan sizin ekonomi politikalarınız mı?
“YANDAŞ İŞ ADAMLARINIZIN İŞLERİ TIKIR TIKIR İLERLİYOR. BİR TEK ASGARİ ÜCRETLİNİN, KAMU EMEKÇİSİNİN, EMEKLİNİN SOFRASINDAKİ ÇARK DÖNMÜYOR”
Bu ülkede bankaların, şirketlerin kârları sürekli olarak büyüyor, onların çarkı dönüyor. Yandaş iş adamlarınızın işleri tıkır tıkır ilerliyor. Bir tek asgari ücretlinin, kamu emekçisinin, emeklinin sofrasındaki çark dönmüyor. 2022 yılında firmaların kârı, yüzde 423 artışla 1 trilyon 511 milyar TL’ye ulaştı. Yine geçtiğimiz yıl, bankaların net karı da yüzde 366’lık artışla 433,5 milyar TL’ye ulaşmış. Ya emeğin payı ne olmuş? Emeğin payı da bu yılın ikinci çeyreğinde, bir önceki çeyreğe göre, 3 buçuk puan küçülmüş. Şirketler, bankalar pastayı büyütürken işçinin, emekçinin payı artmak bir yana, sofrasındaki ekmek üç dilim daha azalmış. Demek ki siz ülkenin yüzde 1’ini ihya ederken geri kalan yüzde 99’unu da sefalete sürüklemişsiniz ve sürüklemeye de devam etmektesiniz.
Hani AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan sürekli diyor ya ‘Dünya beşten büyüktür’ diye. Unutmasınlar ki bu ülkede, emeğiyle geçinen milyonlarca yurttaş da sizin bir avuç yandaşşirketinizden, mutlu azınlıklarınızdan ve beşli çetelerinizden daha büyüktür. Mehmet Şimşek’e bir soru daha soralım: Vatandaşların bankalar ve finans kuruluşlarına olan bireysel kredi ve kredi kartı borç bakiyesi, sadece 22–29 Eylül haftasında 34,9 milyar lira artarak 2 trilyon 466 milyar liraya yükseldi. Şimşek’e göre, kredi kartı ve kredilerle zengin olunuyor. Allah aşkına bir ülkede ücretli emekçilerin, emeklilerin borcu zengin olsunlar diye mi artıyor yoksa aldıklarıücretler, artık temel ihtiyaçlarını dahi karşılamak için kredilere, kredi kartlarına sarıldıkları için mi artıyor? Aslında Şimşek de cevabıçok iyi biliyor. Kısaca Şimşek, kafasındaki ekonomi modelini çoktan belirlemiş. Ücretleri baskıla, emeği güvencesizleştir, işçinin kıdem tazminatına göz dik. Yani IMF’yi ülkemize tekrar getirmenin yolunu bulmaya çalışıyor.
“İKTİDAR, HER 100 İŞSİZİMİZDEN EN AZ 87’SİNE ‘NE HALİN VARSA GÖR’ DEMEKTEDİR”
Son olarak ülkemizde, artık bir yağma fonuna dönüşen işsizlik sigorta fonuna dair birkaç dikkat çekici veriyi sizinle paylaşmak istiyorum. Fondan işsizlere 2023 Eylül dönemi için önceki dönemden ödemesi devam edenlerle birlikte 377 bin 581 kişiye ödeme yapılmış. Geçtiğimiz yılın aynı ayıyla kıyasladığımızda fondan yararlanan işsiz sayısında 30 bin kişilik gerileme var. Türkiye’de TÜİK verilerine göre, dar tanımlı işsiz sayısının şu an 3 milyon 223 bin kişi olduğunu düşündüğümüzde işsizlerin yüzde 87’si işsizlik ödeneğinden yararlanamamakta ve gelir desteğinden mahrum kalmaktadır. Yani iktidar, her 100 işsizimizden en az 87’sine ‘ne halin varsa gör’ demektedir. Sosyal devlet olmanın gerekliliği, işsizleri gelir desteğinden mahrum bırakarak açlığa terk etmek değildir; işsizlerimizi bu süreçte desteklemektir.
“İŞSİZLİK SİGORTA FONU, AKP ELİYLE YAĞMA HASAN’IN BÖREĞİNE, YANDAŞI DESTEKLEME FONUNA DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR”
Bakın ocak-eylül arasında işsizlere ödenen toplam destek, 15 milyar 7 milyon 973 bin TL. İşverenlere verilen aktif iş gücü ve iş başı eğitim programlarını da dahil ettiğiniz de ise bu miktar, 65 milyar TL. İşverenlere verilen desteğe rağmen istihdamda kayda değer bir artış da söz konusu değil. Ayrıca fonun toplam maddi varlığı, eylül ayı itibarıyla 163 milyar 185 milyon 165 bin TL. Peki, şimdi soralım: 163 milyar 185 milyon 165 bin TL’den işsizlerin payına düşe düşe 15 milyar neden düşüyor? Fondaki paralar kime, nasıl peşkeşçekiliyor? Yandaşların kârına kâr katması için milyonlarca işsiz, kendi ücreti ile desteklediği işsizlik sigorta fonundan yararlanamıyor. İşsizlik sigorta fonu, AKP eliyle yağma Hasan’ın böreğine, yandaşı destekleme fonuna dönüştürülüyor.”